Beykoz'un bir çocuğu olarak burada anılmak istiyorum!

Beykoz nüfusuna kayıtlı AK Parti İstanbul 1.Bölge Milletvekili Adayı Hasan Sert Beykoz Güncel Haber'e konuştu.

AK Parti İstanbul 1.Bölge Milletvekili Adayı olan ve Beykoz'da ikamet eden Hasan Sert; kendisini, iş ve…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Beykoz nüfusuna kayıtlı AK Parti İstanbul 1.Bölge Milletvekili Adayı Hasan Sert Beykoz Güncel Haber’e konuştu.

AK Parti İstanbul 1.Bölge Milletvekili Adayı olan ve Beykoz’da ikamet eden Hasan Sert; kendisini, iş ve siyasi yaşamını, AK Parti’yi, 7 Haziran seçimlerinin önemini Beykoz Güncel Haber’e anlattı.

Samimi ve sıcak bir sohbet gerçekleştirdiğimiz Hasan Sert 2006’dan beri Beykoz’da ikamet ettiğini, buradan ayrılma düşüncesi olmadığını ve artık Beykoz’un bir çocuğu olarak hatırlanmak istediğini vurguladı.

Hayatını; akademik hayat, ticari hayat ve STK (Sivil Toplum Kuruluşu)hayatı olmak üzere 3’e ayırarak yaşadığını ifade eden Sert, dördüncü bir şapka daha giyerek siyasi hayata başladığını söyledi.

Bu ülkenin üretken insanlara ihtiyacı var!

Öncelikle Hasan Sert kimdir, okurlarımız için kendinizi tanıtır mısınız?

Ben 1961 Akşehir doğumluyum. Nasrettin Hocanın torunuyuz diyebiliriz. İlk, orta ve lise öğrenimimi orada tamamladım. Ankara Gazi Üniversitesi’de üniversite eğitimimi bitirdim. Ardından Konya Selçuk Üniversitesi’nde master, Erciyes Üniversitesi’nde ise doktoramı yaptım. Amerika’da misafir öğrenim görevliliği yaptım. Bir çok üniversitede de kadrolu öğrenim görevliliği yaptım.  Ama bunları yaparken, her zaman üç şeye dikkat ettim. Bir tanesi; kendimi geliştirmek için eğitim almaya çalıştım. İkincisi; aldığım bu eğitimleri insanlara iade etmeye çalıştım. Üçüncüsü; dünyanın sadece akademik hayattan ibaret olmadığını, akıp giden bir ticari hayatın ve akıp giden bir STK ile siyasi hayat olduğunu düşündüm. Hayatımı üçe ayırmaya çalıştım. Akademik hayat, ticari hayat ve sivil toplum kuruluşunda çalışma hayatı…Bunların üçü de birbirini besledi, birbirine katkısı oldu ve üçünden de büyük şeyler kazandım. Bunları yaparken başarı ve bir çok dünya çapında ödül de kazandım. Bunu başarı olarak görüyorum. Bu Hasan Sert’in kişisel kazanımı değil, ülkemizin bir kazanımı olarak alıyorum. Bu ödüller ülkemizin uluslararası klasmanını da arttırmıştır. Çok çalışmamız ve üretmemiz lazım. Bu ülkenin üretken insanlara ihtiyacı var.  Türkiye yüzyıllardır hedefleri olmaktan uzak yaşadı. İlk defa Türkiye şu son 10 yıldır önüne bir hedef koydu ve bu hedefler etrafında büyüyeceğim dedi. İlk defa Türkiye 2023’ü, 2053’ü, 2071’i telaffuz etmeye başladı. Ülkenin mutlaka plan yapan, program yapan, proje yapan, gelişen, büyüyen ve verimlilik eksenine oturmuş çalışmaları yapabilecek kadrolara ihtiyacı var. Biz bulunduğumuz her noktada bu çalışmaları yaptık. Bugün yeni bir şapka giydik başımıza. Şu ana kadar giydiğimiz üç ayrı şapkadan farklı, dördüncü şapkayı giydik. Bu da siyaset şapkası. Bu çalışmalarımızı bundan sonra siyasetin içinde yapacağız.

2004 yılında da Ankara’da aday adaylık süreci geçirmiştim…

Siyaset demişken, siyasi yaşamınıza nerde, nasıl başladınız?

2004 yılında yani 11 yıl önce AK Parti o zaman daha yeni kurulmuştu, henüz bu kadar oturmamıştı. O zamanda benim bir aday adaylık sürecim olmuştu, Ankara Altındağ semtinde. Orada da beklentimiz olmadan siyasete ve Türkiye’ye güç verelim diye tercih ettiğimiz bir çalışmaydı. Bunu şunun için söylüyorum: Ben bugün AK Parti’ye girmiş birisi değilim. Dünde AK Parti’deydim, bugünde AK Parti’deyim. Kurulduğu günden beri fikirlerimiz uyuştuğu için burada çalışmalar yaptık. Kurulduğu bu yandan bir siyasi kimlik olmasakta bulunmuş olduğumuz STK görevlerimizde zaten AK Parti fikrindeki çalışmaları iş dünyası kanadında yapmaya çalıştık. Bazı arkadaşlar parti teşkilatı içerisinde çalıştılar ama, ben AK Parti teşkilatı dışında onun fikirlerine paralel bir şekilde çalıştım. Ülke ekonomisine katkı yapalım, global ekonomiye katkı yapalım diye çalıştık. Ama ruhumuz, kalbimiz aynı olduğu için biz bu çalışmaları, siyaseti bu noktada planladık. Yoksa Sayın Cumhurbaşkanımızla da, Sayın Başbakanımızla da uzun yıllar beraberliklerimiz oldu. Mutluyuz. Ülkenin nerelerden nereye geldiğinin farkındayız.

Beykoz’un bir çocuğu olarak burada anılmak istiyorum!

Biliyorsunuz, listeler açıklanmadan önce Beykoz’dan yine bir milletvekili çıkaramadık, diye basınımızda yazmıştık. Fakat daha sonra sizin burada oturduğunuzu ve aday olduğunuzu yeni öğrendik. Bunun sebebi nedir?

Tabi, bir şeyler olduktan sonra bir şeyler anlaşılıyor. Bir şey olmadan, diğer şey anlaşılmıyor. Yani siz acıktıysanız, restorana gidiyorsunuz. Karşıya geçicekseniz, gemiye veya arabaya biniyorsunuz. Burada oturuyorsanız, arabaya binmeye ihtiyacınız yok…Ben 2006’dan beri Beykoz’da oturuyorum. Beykoz nüfusuna kayıtlıyım. Eşim, çocuklarım ve evim burada. İş yerlerim buradaydı. Benim 7-8 yıl önce şirketlerim buradaydı. Çevremizde burada oluştu ve Beykoz’da da ayrılamıyoruz. Bu daha önce görünür olmakla, görünmemek neden oldu derseniz, dışarlarda çok olduk. Bir de siyaseten olduğu vakit daha farklı bir pozisyon oluyor. Ticaret yapıyorsun faklı bir pozisyon oluyor. Yaptığımız iştemn dolayı hep dışarlarda olmamız gerekti, hakikaten çok yolculuklar yaptık. Ben TÜMSİAD’ın Genel Başkanıyken, 57 tane şubem vardı. 57 tane organize olmuş şube bana bağlı yani 57 tane il diyelim. 57 ilin her birinde hafta bir faaliyet olsa yani yılda her gün, her hafta bir yere uğramam lazım. Ben 1 günde 5 tane ülke değiştirdiğimi biliyorum. Oralarda faaliyetler var ve katılmak zorundasın. Bir de bizim yurtdışı çalışmalarımız oldukça çoktu. Böyle olunca biz ne evimize ne Beykoz’umuza çok vakit ayıramadık. O ekonomik alandaki Türkiye’nin durumuna katkı yapalım çabalarıyla orada koşturup durduk. Bundan sonra Beykoz’da olacağım, Beykoz’un milletvekili olacağım. Yani İstanbul’un milletvekili olacağım ama Beykozlu bir milletvekili olacağım. Beykoz’un bir çocuğu olarak burada anılmak istiyorum. Beykoz’da kalmayı planlıyorum. Bunun için Beykozlu kardeşlerimin beni kendisinden sayabilmesi lazım. İstanbullu kardeşlerimin İstanbullu sayması lazım. Ama biz Anadolu Yakası İstanbul Milletvekili olarak buralarda olcağız ve hep İstanbul, Beykoz ile beraber tüm ülkemizin hizmetinde olacağız. Ülkemizden hizmet bekleyen tüm dış ülkelerinde hizmetkarı olacağız…AK Parti siyasi istikrarı sağlayamasaydı, ekonomik istikrar sağlayamasaydı, bu huzuru, bu sükunu, bu performansı sağlayamasaydı dünya ülkelerinin Türkiye’den beklentileri bu kadar fazla olmazdı. Ama hem ülkenin içerisinde bir büyüme hem de bütün dünya ülkelerinde bir beklenti ve büyüme isteği arttı. Bunlarada cevap verecek şey, siyasi istikrar ve iktidardır. Bu yüzden AK Parti’nin büyümesi ve desteklenmesi lazım.

Yerel yönetimler her yerde destansı çalışmalar yapıyorlar!

Türkiye’nin, dünyanın, İstanbul’un ve Beykoz’un Milletvekiliyim dediniz ama ben Milletvekilliğinizi Beykoz’a indirgeyerek sormak istiyorum. Beykoz’un sorunlarına da vakıfsınızdır. Beykoz için düşündüğünüz herhangi bir düşünce ya da proje var mı?

Proje diye düşünmüyorum, düşünmedik. Şöyle, Türkiye’de yerel yönetimler çok başarılı. Özelde 14 tane ilçemizin belediyeleri her biri ayrı ayrı destansı çalışmalar yapıyorlar. Ben bunları görüyorum çünkü, hepsinin faaliyetleri hakkında brifingler alıyoruz. Genelde de İstanbul Büyükşehir Belediyesi çok iyi çalışıyor. Adalar’a gittik. Milyon dolarlık yatırım yapılmış ama; alttan su geçirip, doğal gaz götürülmüş. Halbuki oradaki yatırımın 200 yılda karından değil de toplam gelirinden bile karşılanmayacak kadar bir yatırım yapılmış. Bu önemli bir jesttir. Bir adalara ya da bir küçük şehire, mahalleye yapılabilecek önemli bir jest yapmış, yerel yönetimler. Her yerde yerel yönetimler başarılı çalışıyorlar. Tabi, bazı şartlarda sorunların bir kısmı yerel yönetimler tarafından çözülür, bir kısmı Büyükşehir tarafından, bir kısmı da hükümet tarafından çözülür. Biz daha çok hükümet tarafındaki çözümleri ortaya koyacağız ve o büyük ya da kanunlar çerçevesinde iyileştirilmesi gerekip de şehire değer katacak çalışmaları bizim yapmamız gerekiyor. Yoksa yereldeki parki bahçe, kanalizasyon, alt yapı, köprü gibi şeylerin çoğunu yereldeki belediye ve Büyükşehir Belediyesi yapıyor, yapmak durumunda. Bizim yapacağımız şey daha çok global noktadaki tıkanıkları açmaktır. Biz Belediye Başkanı seçmiyoruz, Milletvekili seçiyoruz. Böyle düşünmeyi doğru buluyorum. Mesela şehirlerin bütününün ortak olduğu sorunlar var. Personel yönetiminden tutun bütçe planlamasına kadar ortak değerlerimiz var. Onların çözümündeki kanuni düzenlemeler bizi ilgilendirir.

Kadınlar, bizim için kutsaldır, el üstünde tutulur…

Peki, kadınlara ve gençlere yönelik çalışmalarınız olacak mı? Mesela, ‘kadına şiddet, kadın cinayetleri’ oldukça Türkiye’nin gündemindeyken…

Tabi. Öncelikle şiddetin her türlüsünün bize katacağı bir şey yok. Mesela, Doğu’da bugün bir seçim atmosferi var ve terörize edilmeye çalışan bir Türkiye var. Bunları da hiç doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Tüm şiddet konularının disipline edilmesi lazım. Tabi bunları yaparken, bunların düzeltilmesi kanunlar ve nizamlar çerçevesinde olmaktan çok vicdani, akli, kalbi, dini duyguların insanın ruhunda yaşatılması ile düzeltilecek şeyler. Siz insanları akıldan, ilimden, dinden, vicdandan, imandan uzak tutarsanız bunların çözülmesi çok zor olur. Bizim dinimiz kadının kutsallığını çok önemli bir şekilde söyler. Cennet kadınların ayağının altındadır, hadisi şerifinin yüzlercesini görebiliyoruz. Kadın bizim için kutsaldır, yukardadır, el üstünde tutulur. Bir erkeğin, evi için, karısı için, çocuğu için yapmış olduğu bütün harcamaların sadaka hükmünde olduğunu biliriz ve buna inanmış bir toplumuz. Bu insanların kadına karşı bir şiddeti olamaz. Çünkü, bu duygular bizi o noktaya götürmüştür. O zaman bu kadına şiddet nereden çıkıyor? Toplumun temel inanç noktalarında dengesizlik oluşturursak, arkada bu tür problemler çıkıyor. Bugün daha bilgili, daha seviyeli, daha inançlı nesil olması demek bizim bu terörün aşağı çekilmesi demektir. Onu başarabilmemiz lazım. İnsanların manevi duygularına da hitap edecek bir yapıyı kurmamız gerekiyor. O kalbindeki, ruhundaki küllenmiş közü açığa çıkarmamız gerekiyor. Bunun için yasal konularda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız şu anda güzel çalışmalar yapıyor. Yani işi siyasi olarak da, idari olarak da, hükümet olarak da çözüyor.

AK Parti’nin 10.zaferini kutlayacağına inanıyorum!

1 Mayıs’tan beri sahada aktif olarak çalışıyorsunuz, insanlardan AK Parti’ye yönelik aldığınız, geri dönüşümler nasıl?

 Son dönemde ve bundan sonraki seçimlere kadar olan dönemde çok büyük hatalar yapmazsak,  AK Parti’ye iyi sonuçlar getirebilir. Ben bu seçimlerde de şu ana kadar geçirmiş olduğu tüm seçimlerde destansı bir başarı yapmış olan AK Parti’nin 10.zaferini kutlayacağına inanıyorum.

Emekli maaşlarının yetersizliği şikayetini alıyoruz…

Biliyorsunuz, Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi birleşti, Cumhuriyet Halk Partisi koalisyondan bahsediyor… Bu durum AK Parti’nin oy oranını etkiler mi?

Bence hiç etkilemez. Tabi, bizimde gezerek aldığımız geri dönüşümlerde emekli maaşlarının biraz yetersizliği şikayeti var. Küçük esnafta özellikle bocalayan bir yapıyı görüyoruz. Kendini yenilemeyen şirketler, sıkıntı yapıyor ve bunun faturasını da AK Parti’ye kesmeye çalışıyor. Bu çok doğru değil çünkü, geçmiş dönemde de bu kitleler vardı, sıkıntılıydı. Bunun vebali AK Parti değil…Türkiye’nin nereden nereye geldiği görüyoruz. Sanayağ kuyruklarını, elektriklerin her gün 1-2 saat kesildiği günleri ben ben hatırlıyorum. Devlet bu ay çalışanlarının maaşını veremeyecekmiş, bugünkü Yunanistan’ın durumuna düştüğünü biliyoruz. Eski Başbakanımız Ecevit’in haftalarca Avrupa’da otellerde kaldığını, sadece bir milyon dolar için beklediğini biliyoruz. Bunların hepsini silip, görmemezlikten gelip, şundan dolayı AK Parti’ye oy vermicez dersek bu objektif bir değerlendirme olmaz.

Emekli maaşlarından ve küçük esnafın sıkıntılarına değindiniz. Muhalefet partileri seçim beyannamelerinde bir çok vaadlerde bulunuyor, bunun için ne düşünüyorsunuz?

Anadolu’da bir tabir var: Bekara hanım boşamak kolaydır. Dışarıdan atmak kolay ama, içeride olay böyle değil. Herkes evini bütçesini nasıl yönetiyorsa, devlet bütçesini de yönetmek böyle bir şey. Olmayan parayı nasıl verceksiniz. Bakın, Türkiye’de 11 milyon emekli var; bu 11 milyon emeklinin ayda 11 milyar civarında maliyeti var. Bu çok azımsanacak bir rakam değil. Şimdi 5 bin lira emeklisine verecek bir sosyal devletin 20 bin lirayı üniversite hocasına, 100 bin lira milletvekiline, 500 bin lira başbakanına verebilecek bir güçte olması lazım. Emekli maaşını yükselttiğin zaman diğer kesimler isteyecek. 20 milyon ülkede çalışan var.

İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün!

Sizce, gözlemlediğiniz kadarıyla AK Parti Beykoz’un yüzde 60 hedefi gerçekleşebilir mi?

Olmasa da yaklaşacağını düşünüyorum. Çünkü, özellikle bu 2/B’lerin çözülmüş olması, hizmetlerin gelmesi, İstanbul’un böyle bir cazibe merkezinin oluşması seçmende bir memnuniyet oluşturmuş. Yine söylüyorum: İstanbul’un tamamında yeni bir başarı yazılacak gibi geliyor bana. O alt yapılar, metrolar, diğer ulaşım argümanları, 3.köprü insanlar bunun faydasına inanıyor. Marmaray’ı görmezse insanlar, Boğaz Köprüsü’nü görmezse, ekonomik olarak Türkiye bizim öğrencilik yaptığımız dönemde Türkiye’nin 2 bin 500 lira geliri varken, bugün 11 bin dolara çıkmış bunu görmezse insan yapacak bir şey yok. 2 buçuk milyon dolar ihracaatı vardı, şimdi 160 milyon dolar ihracaatımız var. 70-75 kat artmışız. O zamanlar ihracaatımızın yüzde 90’ı tarım ürünüydü. Şimdi ürünlerimizin yüzde 90’ı sanayi ürünü. Bunu tüm vatandaşlarımızın görmesi lazım ve bu başarıyı desteklemesi lazım. Onun için 7 Haziran seçimleri çok önemli.

Röportajımızı bir sloganla ya da tek bir cümle ile bitirmek istiyorum. Ne söylemek istersiniz?

İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün!

Haber: Burcu Çelik

Beykoz'un bir çocuğu olarak burada anılmak istiyorum!
Bizi Takip Edin