Siyasilerimizin dil ve üslup sorunu

Büyüklerimiz ölçtü biçti karar verdi ve ülke olarak baskın bir seçime gidiyoruz.

24 Haziran 2018 erken genel seçimlerinde ipi kim göğüsler?

Cumhurbaşkanı kim olur?

Meclise kaç siyasi parti girer?

Milletvekili dağılımları nasıl olur?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Büyüklerimiz ölçtü biçti karar verdi ve ülke olarak baskın bir seçime gidiyoruz.

24 Haziran 2018 erken genel seçimlerinde ipi kim göğüsler?

Cumhurbaşkanı kim olur?

Meclise kaç siyasi parti girer?

Milletvekili dağılımları nasıl olur?

Tüm bu soruların net cevaplarını 25 Haziran sabahı alacağız…

Fakat benim özellikle öne çıkarmak istediğim konu siyasilerin birbirlerine karşı kullandıkları dil ve üslubun git gide çirkinleşmeye başlaması…

Maalesef, hızlandırılmış erkenden daha erken bu baskın seçim öncesi, toplum içerisinde zaten gittikçe artan ayrışmaları daha da arttıracak bir propaganda süreci yaşıyoruz.

Seçim startı verilir verilmez kılıçlar kınından çekildi. Fakat bize örnek olması gereken şahsiyetler büyüklerimiz başkanlarımız hakarette sınır tanımıyorlar. Ahlak ve edep dışı laflarla birbirine hakarete varan söylem ve yakıştırmaları rekabet ve propaganda olarak kamuoyunda sergiliyorlar.

Sn. Cumhurbaşkanımız Erdoğan Kayseri’de hastane açılışında öyle bir gaza geliyor ki, öfkesini yine kontrol edemiyor ve siyasi muarızlarını ve rakiplerini “eşek” ve “münafık” olarak niteleyebiliyor…

Lütfen değerli büyüklerimiz başkanlarımız üslubunuza ve sözlerinize dikkat edin! Bu tarz söylemler ve kürsüden yaptığınız sataşmalar sizlerin arasında sözden öteye gitmez ama maazallah tabanda milletimizi birbirine zarar verecek duruma ve kavgaya sebep verir.

Bakın çok değil bir seçim öncesi birbirine hakarete varan sözler söyleyen iftiralar atan sizler değil miydiniz? Bugün yan yana siyaset yapan Sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin birbirlerine ettikleri yenilir yutulur cinsten değil ama maalesef yenildi ve yutuldu!  Şimdi yan yana geldiler ve seçime ortak girebiliyorlar…

Madem birbirlerinize onca hakaret ve ithamlarda bulunup üç gün sonra birbirinizin yüzüne bakabiliyorsunuz, ne diye o günler toplumu gerdiniz?

Ne diye toplum içinde iyice artan kutuplaşma eylemlerini bu denli tehlikeli boyutlara getirecek seçim süreçleri yaşadınız ve millete yaşattınız?

İnsanlar ayrıştıkça ve ayrışmalar sandıktan başarılı bir şekilde çıkmak uğruna körüklendikçe güç devşirdiğinizi mi sandınız?

Hepimiz aynı gemide değil miyiz? Yönetmeye çalıştığınız bu ülke içindeki vatandaşlar birbirlerinden nefret edince işler daha mı kolay yürür sizce?

Mesela siz siyasiler, aynı tarz dil ve üslup aile içerisinde kullanabilir misiniz? Velev ki kullandınız diyelim, böyle bir ailede huzur ve birlik olur mu?

Yönetmeye talip olduğunuz ülkeyi aileniz gibi hassasiyet ve barış içerisinde yönetemeyecekseniz ülkeyi yönetme cesaretini nereden buluyorsunuz? Bu döngü içerisinden bir başarı ve kurtuluş tablosu ortaya çıkar mı?

Gelin bu seçim “yaratılanı yaratandan ötürü sevin, bu seçimde size taş atana siz bir gül atın; sevgi tohumları atın” diyen şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun dil ve üslubunu örnek alın… 

Ne ne diyordu cennet mekân Muhsin Başkan “seçimler kavga aracı olmasın. Sel gider kumu kalır. Bu seçimde gidecek ama siz akraba olarak komşu olarak kalacaksınız. Hiç bir zaman üslubunuz yüz yüze bakmayı engelleyecek şekilde olmamalı…”

Gelin bu seçimi insana yakışır bir üslupla kırıcı ve ötekileştirici  olmadan barış içerisinde geçirelim. Ramazana denk gelen propaganda sürecinde her şeyden önce kul hakkını önceleyelim, kendimize yapılmasını istemediğimiz davranışları karşımızdaki insanlara da göstermeyelim…

Siyasilerimizin dil ve üslup sorunu
Bizi Takip Edin